Energina'yla beraber Energiya da yapısal formunu kaybederek enerjiye dönüşmüş ve birbirlerinin üstüne hücum etmişlerdi. Bu şahit olanlar için büyük bir şölen olmuş olmalıydı. Uladzislau bir kablo veya şebekenin içine dahil olduğunda gördükleri büyüleyici olsa da -onun için- sıradanlaşmış bir sahneydi. Fakat Energina ile olan bu mücadelesinde onun içini görmekle kalmıyor bu enerji öbeğinin içinde kendinden kopan parçaları da görür olmuştu. Bunu nasıl tarif edeceğini bilemiyordu ama bir betim kılması gerekirse buna "Nebula'da kulaç atmak gibi" diyebilirdi.
Bu çarpışma Energina'nın çığlıklarıyla son bulmuştu. Energiya'nın gücüne dayanamayarak gardı düşmüş ve Energiya'nın akımının hedefi olmuştu. Akımın onun orjinal formuna ulaşmasıyla beraber kadının vücudu yıldırıma çarpılmışa dönmüştü. Energiya, rakibinin savunmasız kaldığını anlayınca akım vermeyi kesti ve önünde diz üstü çöken kadına doğru baktı. Maskeli, kırmızı elbiseli ve klasik Slav özellikleri taşıyan bir kadın çıkmıştı karşısına. Onu tanıyıp, tanımadığını düşündüyse de aklına bir şey gelmedi. "Yankı" diyerek kast ettiği neydi? Merak ediyordu. Uladzislau bu sözleri altta kalmamak için söylemişti fakat o, ne dediğini biliyor olmalıydı. Bu yüzden de kendisini bulan oydu.
Polisler bir anda etraflarını sarınca ister istemez gülümsedi ve ellerini havaya kaldırdı. "Demek Krimson..." dedi sessizce. Yine de kendi bulduğu ismin ona daha uygun olduğunu düşünüyordu. İki polis eline yapışırken de herhangi bir zorluk çıkarma niyeti yoktu. Onun belki niyeti yoktu ama bir başka Varabey'in var gibi duruyordu. Kseniya o otoriter adımlarını herkese duyura duyura atmaya başlamıştı bile. Kseniya olaya şahit oldu mu bilemiyordu, fakat kendisinin olayla ilgisiz olduğu kısmına ikna etmesi sanki biraz zorlayıcı bir uğraş olacaktı diye düşünüyordu.
Öncelikle Kseniya'ya doğru seslenecekti: "Binanın girişine bir çanta bıraktım hanımım. İçeriği hakkında bir bilgim yok fakat muhafaza etmenizi isteyeceğim. Açıklayacak zaman yok." ardından kolunu tutan polislere doğru başını yaklaştırarak "Buyurun gidelim." diyecek ve her nereye götürüyorlarsa oraya doğru ilerleyecekti. Krimson'un olayının ne olduğunu öğrenmek için karakolda olmanın eldeki seçenekler arasında en makul olanı olduğuna karar vermişti.
[Energiya] Gorod Absolyut
Kseniya'nın sert adımları, polislerin telaşlı hareketleriyle çarpışıyor. Senin sözlerin üzerine yüzü donuklaşıyor, şaşkınlıkla kaşlarını kaldırıyor, çantadan bahsetmen onu bir an duraklatıyor. Dudaklarını sıkıyor, gözleri kısa süreliğine sende takılı kalıyor, sonra polislere karşı bağırışını sürdürüyor. Ama sen, daha fazla direniş göstermeden kollarındaki polislerin çekişiyle ilerliyorsun. Soğuk metalin üzerine bastırılarak siyah bir polis aracına bindiriliyorsun. Aracın içi antiseptik kokuyor, demir kafes seni şoförden ve yan koltuktaki silahlı polisten ayırıyor. Camlar kalın, dışarıda Minsk'in gri yüzü yağmur damlalarıyla bulanıklaşıyor. Sokaklar, sirenlerin yankısıyla boşalmış gibi. Maskeli üçlü gözden kaybolmuş, ama aklının bir köşesinde hala onların seni izlediği hissi var. Yol boyunca polislerden biri, telsizine eğilerek birkaç kod numarası fısıldıyor. Adını sormuyorlar, bu seni daha da şüphelendiriyor.
Yaklaşık yirmi dakikalık bir yolculuktan sonra araç büyük, gri bir binanın önünde duruyor. Sovyet mimarisinden kalma bu merkez, uzun sütunlu girişi ve ağır bronz kapılarıyla bir kale gibi. İçeri girerken koridorlardaki neon ışıklar titrek yanıyor. Paslı demir kapılar, kapatıldığında boğuk bir uğultuyla yankılanıyor. Seni uzun bir koridordan geçirip dar, camsız bir odaya sokuyorlar. Oda basit, tek masa, iki sandalye ve köşede bir kamera. Masanın üstünde dosyalar yığılı, yanına bir metal tepsi içinde fotoğraflar bırakılıyor. Polislerden biri ceketini çıkarıp sandalyeye oturuyor, diğeri köşede bekliyor. Önündeki fotoğrafları sana doğru itiyor.
Fotoğraflarda gördüğün şey, az önceki kadın, Krimson. Ama farklı durumlarda. Bir karede Grodno'daki bir elektrik santralinin önünde patlamış trafo, diğerinde Mogilev'de yanmış bir metro vagonu, bir başkasında ise tamamen boşaltılmış bir okul koridoru, duvarları yanık izleriyle kaplı. Altına yazılan tarihler farklı şehirleri işaret ediyor. Polis, sert bir ifadeyle konuşuyor. "Bu kadın, son üç yıldır Belarus'un farklı şehirlerinde kaos çıkarıyor. Ulusal güvenliği tehdit eden bir Geliştirilmiş. Krimson kod adıyla tanınıyor. Ama onun bu bölgede görünmesi, tam da Varabey Holding'in gölgesinde, dikkat çekici bir tesadüf değil mi?"
Adam eğiliyor, bakışlarını seninkine kilitliyor. Ardından sorularını sıralıyor. "Krimson neden sana yankım dedi? Onu daha önce tanıyor muydun? Çatışma sırasında onun enerjisini nasıl bastırdın? Senin gücün ne? Çantadan bahsettin. Binanın girişine bıraktığın çantada ne var? Nereden buldun onu?" Masaya avucunu vuruyor, dosyaları hafifçe sallıyor. "Burada yalnızca biz varız. Anlatmazsan, başka türlü öğreniriz."
Yaklaşık yirmi dakikalık bir yolculuktan sonra araç büyük, gri bir binanın önünde duruyor. Sovyet mimarisinden kalma bu merkez, uzun sütunlu girişi ve ağır bronz kapılarıyla bir kale gibi. İçeri girerken koridorlardaki neon ışıklar titrek yanıyor. Paslı demir kapılar, kapatıldığında boğuk bir uğultuyla yankılanıyor. Seni uzun bir koridordan geçirip dar, camsız bir odaya sokuyorlar. Oda basit, tek masa, iki sandalye ve köşede bir kamera. Masanın üstünde dosyalar yığılı, yanına bir metal tepsi içinde fotoğraflar bırakılıyor. Polislerden biri ceketini çıkarıp sandalyeye oturuyor, diğeri köşede bekliyor. Önündeki fotoğrafları sana doğru itiyor.
Fotoğraflarda gördüğün şey, az önceki kadın, Krimson. Ama farklı durumlarda. Bir karede Grodno'daki bir elektrik santralinin önünde patlamış trafo, diğerinde Mogilev'de yanmış bir metro vagonu, bir başkasında ise tamamen boşaltılmış bir okul koridoru, duvarları yanık izleriyle kaplı. Altına yazılan tarihler farklı şehirleri işaret ediyor. Polis, sert bir ifadeyle konuşuyor. "Bu kadın, son üç yıldır Belarus'un farklı şehirlerinde kaos çıkarıyor. Ulusal güvenliği tehdit eden bir Geliştirilmiş. Krimson kod adıyla tanınıyor. Ama onun bu bölgede görünmesi, tam da Varabey Holding'in gölgesinde, dikkat çekici bir tesadüf değil mi?"
Adam eğiliyor, bakışlarını seninkine kilitliyor. Ardından sorularını sıralıyor. "Krimson neden sana yankım dedi? Onu daha önce tanıyor muydun? Çatışma sırasında onun enerjisini nasıl bastırdın? Senin gücün ne? Çantadan bahsettin. Binanın girişine bıraktığın çantada ne var? Nereden buldun onu?" Masaya avucunu vuruyor, dosyaları hafifçe sallıyor. "Burada yalnızca biz varız. Anlatmazsan, başka türlü öğreniriz."