[American Gods] Tanrıların Cezası

User avatar
Midnight Reaper
American Gods
American Gods
Posts: 15
Joined: 20 Jun 2024, 00:46

Elizabeth’in içeri girdiğini anladığımda tereddütle ellerimi havaya kaldırıp ağır ağır yüzümü ona dönüyordum. Bana olan sözüne karşılık iki saniyelik donuşumun ardından ellerimi indirmeden başımı hafifçe yana büküp otuz iki diş neşeli sırıtışla cevabımı vermiş oluyordum ona. Ardından Gabrielle’in yanına ilerlemeye başladığında ellerimi yavaşça indirip aradaki boşluğa düşmemeye de çalışarak tezgâha genişçe sırtımı dayıyordum. Gabrielle’in hareketlenmesiyle bakışlarımı ona çevirirken kulaklığımı iyice gevşetiyordum. Nasılsa bir süre daha kullanamayacağım kesinleşmişti. Gabrielle işbirliğini kanıtlamamız gerektiğini bunun için de işin Elizabeth’in ellerinden öptüğünü söylediğinde işaret parmağımla Elizabeth’i işaret edip yarı alaycı tonda “Haha!” diyerek tutamamıştım kendimi. Onun ardından konu bana yaklaşıyorken elimi indiremeden donup kalmış gözlerim açılmış ve acaba ne ürkütücü görev çıkacak diye bir endişe kaplamıştı zihnimi. Derken dikkat dağıtma görevi verildiğinde çözülüveriyordum. Dikkat dağıtmaktan fazlasını da yapabilirdim. Kolay iş.

Geveze John detay istiyordu. Gabrielle ise buna kızmış gibiydi. Geçmişin tecrübelerinden kızması normaldi tabi. Yüzümde hafif bir tebessüm olanları takip ediyordum. Bir an dikkatim masayı yumruklayan Hazel’a kaysa da iki saattir bir şey oynuyordu zaten diye pek sallamamıştım. Ama hemen ardından ne oynadığını merak edip yaklaşmak istesem de tabureyi gizlice kaydıramayacağımdan olduğum yerde kalmıştım. Bir şeyler konuşuluyorken çok da ortalığı dağıtmak istemiyordum çünkü. Plan anlatıldıktan sonra yapmam gerekeni sanırım anlamıştım. Ashley’i yememem gerekiyordu. Herkesin ne yapacağı belli olduktan sonra James ayağa kalkıyor ve Gabrielle’in Asyley’in gelecek planının V’nin planı karşısında ne kadar boşta kalacağını vurguluyordu. O ise hala planını pazarlamaktan yana V’ye sorusunu sormuştu. Bundan sonrasında pek şaşıracağımı düşünmesem de o sırada kapı çalınmasıyla sonucu görmek için biraz daha beklemem gerektiğini anlamıştım. Pizzalar gelmişti. İhtiyacım olmadığından tadına bakmak için bir ısırık alsam yeterdi benim için. Çocukluğumdan beri aynı şeyi yaşadığım için herkes yerken aç aç bekliyor görünümü vermek benim için etkileyici bir durum değildi elbette ancak yine de yemeğin tadını alabiliyor olmak güzeldi.

James’in banyo duyurusunun ardından John’un tepkisine karşı bir anda ciddiyetimi takınıp derin düşüncelerle “Banyo iki saat servis dışı demek...” ardından kafamı manidar şekilde iki yana sallayıp “Üzerine laf söylemeyeceğim. Duyarsa gerekliliğiyle ilgili gelip kafamı becermesini istemiyorum” diyordum. Onun ardından V kokteyl dolu bardağı Hazel’a uzatmıştı. Kokteylden çok V’nin sonraki giriştiği hamleye odaklanıyordum. Tezgahı siliyordu. Acaba pizza kırıntısı bırakmış mıydım diye masaya bakıp minik un tozlarının olduğunu gördüm. Kaçamak gözlerle etrafı kestikten sonra elimle şöyle hızlı hızlı yere süpürüp hiçbir şey yaşanmamış gibi önceki tavrıma döndüm. Bu sırada konuşmasını sürdüren V’ye odaklanırken sözlerinin başını kaçırdığımı fark etmiştim. Bir şey olmazdı ya ne olacak? Tekrar sormaya uğraşamayacağım. Motorla gidecekmişiz. Güzeeeel.

Ben şimdiden motor aksiyon hayallerine dalmışken bizim fikrimizi sorduğunda bir anda bir ürperti gelmişti. İmdadıma yetişen Hazel konuşmaya başladıkça az önce kaçırdığım konuyu da yakalamış olmuştum. Hukuki yollara gerek yokmuş. Vurdulu kırdılı girip bitirelim işlerini, onlar mesajı alırlar mantığıyla temiz bir plan yapmıştı. Beğenmiştim aslında. V’nin ciddiyeti üzerine birkaç saniye zihnime toparlanma süresi verdikten sonra pek benlik olmayan bir ciddiyet takınmıştım. V’nin boyu yüzünden oturduğum yerden ayağa kalkma zahmetine girmemiştim. “Bu konuyu daha sonra daha derinlemesine konuşmamızın gerektiğini düşünüyorum ancak şimdilik dinlemenizi istediğim başlıklar var. Birincisi, bu zamanları uzun yıllardır bekledik ve o zamandan bugüne topladığım ruhlar yalnızca düşmanlardan ve açlıktan zayıf düşmemekten dolayıydı. Bundan sonrası için daha fazlasına ihtiyaç olabilir, buna karşı bir şeyler yapılması gerekebilir. Aklımdakini söylemenin yeri değil. İkinci olarak V’nin giderek ön plana çıkacak olması. Bu bozuk çarın güvenliğini sürekli Hazel’ın korumasına bırakamayız, bize de görevler düşecek. Üçüncüsü…” dedikten sonra duraksıyor ve elimle düşüncelerimi defedip “Neyse ne göreceğiz işte…” dedikten sonra ciddiyetimi bozuyordum. “Süreç hukuki işlerse daha profesyonel davrandığımız için daha fazla dikkat çekebiliriz. Basit çete savaşı gibi görünse daha iyi sanki… Bilmiyorum, size kalmış” diyordum.
User avatar
GM - Veil
Admin
Admin
Posts: 57
Joined: 30 Oct 2023, 23:23

Gabrielle, Hazel ve Chris'in yorumlarını dinlerken derin bir nefes alıyor. V'nin planının hukuki yollara başvurmayacağını anlamış olmanın getirdiği hayal kırıklığını yüzünde belli etmemeye çalışarak konuşuyor. "Ah, tabii. Hukuki yollara başvurmayacağız. Ashley'in yargılanmasını görmek eğlenceli olabilirdi ama ben de eğlenceden anlamam değil mi?" diyor şakacı bir şekilde. "Gerçi, Devils'in bu şekilde karşı karşıya gelmesi daha çarpıcı olacak. Bence Hazel'ın planı oldukça etkileyici. Ashley'e özel tarife uygulayıp, cesedi Devils'in önüne atmaktan daha karizma ne olabilir ki?" John, bu noktada konuşmaya katılıyor, Gabrielle'in hayal kırıklığını hafifletmeye çalışarak motorları tamir etme konusundaki becerilerini övünçle anlatıyor. "Hey, Gabby, merak etme. Şu motorları anlatayım da keyiflen iki dakka. Geçen hafta bütün motorları elden geçirdim abi. Her birine yeni parçalar taktım, yağlarını değiştirdim, hatta modifiye bile ettim. Şimdi hepsi yarış motosikletleri gibi amına koyayım. Ashley ve adamlarına ulaşmamız birkaç saniyemizi alacak sadece." Elizabeth, ciddi bir ifadeyle araya giriyor. "Cesedi bana taşıtacaksınız biliyorum, şimdiden söyleyeyim istemiyorum öyle bir şey. Bu iş için başka bir çözüm bulmalıyız." John, hemen ayağa kalkıyor ve telefonundan herkese teker teker bir motosiklet gösteriyor. "O iş bende abla. Kendi kendini sürebilen yapay zekalı bir motosiklet geliştirdim. Cesedi ona yükleriz, motosiklet hedef noktaya otomatik olarak gider. Biz de dikkat çekmeden işimizi hallederiz." Gabrielle şaşırıyor ve "Kız nereden buldun onu? Paran var mıydı da yapay zeka kurdun ona? Nereden çaldın?" diye soruyor. John ise "Meslek sırrı be kanka, detayları siktir et sen. Eee, ne zaman çıkıyoruz patronum?" diyor ve V'ye dönüyor. James'in duştan çıkmasını bekliyorsunuz, çıktığında ise herkes gözlerini V'ye çeviriyor. Malum son noktayı koyacak kişi kendisi.

Offtopic: Bu tur için sadece V yazacaktır.
User avatar
V
American Gods
American Gods
Posts: 44
Joined: 24 May 2024, 23:53

Chris'in cümlelerini sessizce dinlemiş, kafamla onaylamış ve ardından Gabrielle'e dönmüştüm. Hukuki yollara başvurmayacağımız için biraz üzgün görünüyordu, bu sefer de bana bunu yutturamamıştı. Çıkacak her bir savaş için millete dava açsaydım, bir çete olmaktan ziyade avukat ordusuna dönerdim. Ashley'nin yargılanmasını eğlenceli bulsa da, onun kötülüğü kadar bizde kötüydük. Onun yargılanması gerektiği kadar bizim de yargılanmamız gerekirdi, bu yüzden ona bir çete cezası vermek istiyordum. Hazel'ın planının daha etkileyici olduğunu söyledikten sonra John söze girmiş ve geçen hafta tüm motorları elden geçirdiğini söylüyordu. Her birini tamir etmiş, daha doğrusu modifiye bile etmişti.

Eli bu noktada araya girip cesedi ona taşıtacağımızı söylüyordu. Bu iş için başka bir çözüm bulmamız gerektiğini söylüyordu. John'da ayağa kalkıp, kendi kendini sürebilen yapay zekalı bir motosiklet geliştirdiğini söylüyordu. John'un zehir gibi bir kafası vardı, bu işi hangi ara yapmıştı emin bile değilim. Gabrielle'de benim gibi şaşırmış olacak ki, onu nerden bulduğunu sorgulamış, sonra parasını sorgulamış ve en son çaldığı konusunda yargı getirmişti. John'da meslek sırrı olduğunu, detayları siktir etmesini söylüyordu. Şimdi ise söz bana kalmıştı. Son sözlerimi söyleyecek ve planı uygulamaya geçecektik.

"Hava kararmaya başladığında çıkıyoruz. Gelişmiş'ler kıyafetlerini giyecekler. Herkes motorla gidecek. Bu süreçte polisler uğrarsa, mümkün olduğunca zarar vermekten kaçının ve onları uzak tutun. Aynı şekilde, sivillere zarar vermek tamamen yasak, ancak aynasızlar çok zorluk çıkartırsa zarar verebilirsiniz. Devils üyelerinden herhangi biri görülürse, oradan canlı çıkmayacak. Bu hepiniz için bir emirdir. Onun dışında iletişimde kalmaya özen gösterin, planlar rayından çıkarsa veya aksilik olursa hemen haber edin. Bu işi bu gece hallediyoruz ve Ashley'nin cesedini Devils'in ayaklarına yolluyoruz."

Dedim duygusuzca. Belki biraz coşku verebilsem iyiydi ama işte...
Image
User avatar
GM - Veil
Admin
Admin
Posts: 57
Joined: 30 Oct 2023, 23:23

V'nin planını uygulamak için geceyi bekliyorsunuz. Hava kararmaya başladığında herkes motorlarının başına geçiyor. Vincent, gelişmiş ekipmanları giymeniz gerektiğini vurguluyor ve herkes motorlarına biniyor. Hazel ve Chris yan yana, Gabrielle, John ve James de harekete geçmeye hazır. Motorların kükreyen sesleri geceyi delip geçiyor, adeta bu sessizliğin içinde bir tehdit gibi yankılanıyor. Motorlarınıza bindiğinizde, gece karanlığı şehrin üzerine çöküyor. Wild Panda'nın neon ışıkları geride kalırken, şehir sokaklarında ilerlemeye başlıyorsunuz. Motorların kükreyen sesleri, sessizliğe meydan okuyor ve adeta şehrin damarlarında akan adrenalin gibi yankılanıyor. Vincent, önde liderlik ederken, Hazel, Chris, Gabrielle, John ve James arkasından sıralanıyor. Yolculuk sırasında aranızdaki iletişim hiç kesilmiyor; her an tetikte, her an hazırsınız.

Şehrin sokakları, gece vakti daha da tehlikeli görünüyor. Gölgelerde saklanan tehditler, neon tabelaların altında parlayan gözler ve her an patlamaya hazır bir bomba gibi sessizlik. Vincent, bu durumu iyi biliyor ve ekibini bu yüzden sıkı bir şekilde eğitiyor. Gabrielle, motorunun hızına ayak uydururken yanındaki John’a sesleniyor. "John, şu motorları tamir ettiğini söylüyordun, bu iş ne kadar sürdü?" John, motorunun üzerinde dengeyi koruyarak yanıtlıyor. "Birkaç geceyi uykusuz geçirdim Gabby, ama değdi. Her birini yarış motoru gibi yaptım. Bak şimdi nasıl yanlıyoruz!" James, aralarındaki konuşmayı duyuyor ve kaskının içinden gülüyor. "John, frenleri unutmadığına emin misin?" John, hafifçe gülerek cevap veriyor. "Merak etme parlak oğlan, frenler tamam. Korkma sen." Gabrielle, bu konuşmayı dinlerken ciddi bir ses tonuyla ekliyor. "Hepiniz dikkatli olun. Bu gece en ufak bir hata bile affedilmeyecek. Hedefimize yaklaştıkça tetikte kalmalıyız." Gabrielle, sonra da Vincent'a dönüyor ve "Hazırız Vincent. Bu gece, Devils'e unutulmaz bir ders vereceğiz." diyor.

James, motorunun üzerindeyken etrafı dikkatle gözlemliyor. "Polisler konusunda da hazırlıklı olmalıyız. Eğer fark ederlerse, dikkatlerini başka yöne çekmemiz gerekecek." Vincent, şehir merkezine yaklaştıkça daha da dikkatli olmaya başlıyor. Ekip, karanlık sokaklarda ilerlerken, şehir ışıkları ve gölgeler arasında bir kedi-fare oyunu oynuyor. Geniş caddeleri geçip dar sokaklara girdikçe, Ashley'in bulunduğu yere daha da yaklaşıyorsunuz. Şehrin bu bölgesi, yeraltı dünyasının merkezi gibi hissettiriyor. Eski binaların arasında, kırık camların ve grafitilerle dolu duvarların gölgesinde ilerliyorsunuz. Her birinizin kalbi hızla çarpıyor ama kararlılıkla devam ediyorsunuz. Yolun sonunda, Ashley'in saklandığı depoya ulaştığınızda, tüm ekibinizin gözleri birbirine kenetleniyor. Bu gece, American Gods'ın gücünü göstereceğiniz gece. Vincent, bir el hareketiyle durma işareti veriyor ve tüm ekip motorlarını durdurup sessizce iniyorlar. Şimdi, planın en kritik aşamasına geldiniz.

Vincent ekibine durma işareti verdikten sonra çevreyi dikkatlice gözlemliyor. Depoya giden yolda birkaç devriye olduğunu fark ediyor. Bu devriyeleri sessizce etkisiz hale getirmeniz gerekiyor. Vincent, ekip arkadaşlarına fısıldayarak talimatlarını veriyor. Gabrielle, John ve James hızlıca harekete geçiyor. Devriye ekibini sessizce yakalayarak dikkatlerini dağıtmak için çeşitli yöntemler kullanıyorlar. Bu sırada Vincent, Hazel ve Chris öne çıkıyor. Ancak, tam depoya yaklaşırken bir güvenlik kamerası fark ediyorsunuz. Bu kamera, hareket algıladığında alarmı tetikleyebilir ve tüm planınızı riske atabilir. O sırada telsizden James'in sesini duyuyorsunuz. "Kaşıma çizik attılar."

Sonra da John konuşuyor. "Eee abi?" James cevap veriyor. "Eee mi?" John ise "Tanrı varsa şu telsizleri bozsun da rahat edelim, vallahi kafayı yiyeceğim şimdi." diyor. İçeriye girmek için bulunan güvenlik kameralarıyla ilgilenmeniz gerekiyor.
User avatar
V
American Gods
American Gods
Posts: 44
Joined: 24 May 2024, 23:53

Planlar...

Planlar...

Hava kararmaya başlarken bile aklımdan geçirdiğim tek şey alacağım intikam. O yüzden, daha hava kararmamışken cebimde taşıdığım Yoru'nun haçını alıp, Martinez'in motorunun önünde diz çöktüm. Ellerimi birleştirip, haçın sallanmasına izin verdim avuçlarımın arasından. "Martinez. Kanın yerde kalmayacak. Senin için yok edeceğim hepsini. Oğlun için..." Diyerek dua ettim. Kendime bir viski kokteyli hazırladıktan sonra, hepsini tek bir yudumda içip motoruma binmek için hareketlendim. Herkes motorlarına binmeye başlarken, her bir konuşmaya, her bir harekete karşı sessizdim. Bir şeye tepki vermek istemiyor, cevap vermek istemiyordum. Odaklandığım tek bir şey vardı, Ashley'i öldürmek. Bunca seneden sonra bana nasıl ihanet ettiğini anlamamıştım. Devils konusunu biliyordu, onlarla yaşadığım tüm olayları, her şeyi. Buna rağmen, bana ihanet etmeyi tercih etmiş olması, inanılmaz bir saçmalıktı.

En önde motorumla sürüye liderlik etmeye devam ederken, sanki tüm sesler kesilmişti etrafımdaki. Sadece önümdeki görüntüye odaklanabiliyordum. Bir an önce patlayacak bir bomba gibi ilerlemeye devam ederken, Gabrielle, John ve James'in konuşmaları kulağıma çalınmaya başladı. Motorların tamiratı hakkında konuşurlarken, Gabrielle en ufak bir hatanın bile affedilmeyeceğini ve hazır olduklarını söylüyorlardı. Kafamı aşağı yukarı oynatarak onaylamıştım onu. Daha fazlasına gerek yoktu, hatta ağzımdan bir kelime çıkmasına bile ihtiyaç duymamıştım. James polisler konusunda hazırlıklı olmamız gerektiğini söylüyordu, polislerin bir sıkıntı çıkaracağını sanmıyordum. Yine de ekipten birini bile yakalamaları bizim başımızı büyük derde sokardı. Ekibimden kimseyi polislerin eline vermeyi tercih etmeyeceğim için, polislerle bir savaşa girmek zorunda kalabilirdik.

Ashley'nin bulunduğu yere yaklaştıkça, onu öldürmeye ne kadar yakın olduğumu hissediyordum. Son bir kez gözlerinin içine bakacak ve yapılan ihanetin sonucunda o gözlerindeki ışığın nasıl söneceğin izleyecektim. Hayat bu kadar işte. Yapılabilecek en ufak bir hareket, bir insanın hayatını mahvediyor. Hep bir uçurumun kenarında sınırlara oynayan Ashley, en sonunda uçurumdan atlamaya karar vermişti. Hayatı için böylesine basit bir kumarı nasıl oynamıştı hala aklım almıyor. Onun saklandığı depoya geldiğimizde bir el hareketiyle tüm ekibi durdurmuş ve motordan aşağı inmiştim. Depoya giden yolda birkaç devriye polisi vardı, bu ekiplerin bir şekilde etkisiz hale gelmesi gerekiyordu. Depoya yaklaşacağımız yerde ise bir güvenlik kamerası vardı ve hareket algıladığı anda alarmı tetikleyebilirdi. İçeriye dalana kadar herhangi bir alarmın tetiklenmesi işimize gelmezdi.

James'in ve John'un telsiz konuşmasından sonra bütün ciddiyetimle Hazel'a döndüm. Bu işi kolaylıkla halledebilecek tek kişi O idi. "Kamerayı halledebilir misin? Hatta, bu kameraya bağlı olarak diğer kameraların yerlerini tespit etme şansın var mı? Belki kökten tüm güvenliği kapatırsın. Bilemiyorum." Diyerek ortaya fikir attım, ancak en iyi yapılacak şeyi onun bileceğini düşünüyorum. Bu yüzden bekleyeceğim, şimdilik Chris'in de yapabileceği bir şeyi olduğunu düşünmediğimden, ona sormayı düşünmedim.
Image
User avatar
Synapse
American Gods
American Gods
Posts: 41
Joined: 25 May 2024, 01:52

Patron emri vermişti. Plan son haline gelmişti. "Yihuuuuuuu!" Hava kararmaya başladığında motorlarına binip harekete geçtiler. Şehrin sokaklarında, rüzgar bedenlerini yalayıp geçerken duyduğu tek şey motorlarının gürültüleriydi. Hazel arada sırada ellerini motordan çekip iki yana açıyor ve rüzgarı daha iyi hissetmeyi deniyordu. Ayrıca bunu sırf adrenalin olsun diye de yapıyordu. Vince en önden gidiyordu. Planı kararlaştırdıklarından beridir normalden ekstra durgun gibiydi. Hazel o mavi gözlerin arkasında ne düşünceler dolandığını deli gibi merak ediyordu. Koca memelinin ihaneti onu sarsmış olmalıydı, neticede yedi senedir filan birlikte çalışıyorlardı. Koca memeli onlar hakkında her şeyi bilirdi, ilk görevlerini de onlara o vermişti. Hatta o görev sayesinde çeteleri şu anki ismine kavuşmuştu. Bütün bu anıların onun cesediyle birlikte yok olacağını bilmek biraz hüzünlü olmalıydı onun için. Ne yazık ki Vince'in üzülmek gibi bir lüksü yoktu. Onun yerine Hazel üzülebilmek isterdi ancak koca memelinin ölümü onun umurunda bile değildi. O aşüfteyi hiçbir zaman sevmemişti. Onu öldürmekten ne kadar exp puanı elde ederdi acaba? Son boss gibi bir şeydi sonuçta. Memelerinin tanesinde bile çok exp olmalıydı onun.

Yolda bir dakika olsun ağzını kapatmadan duramayan Gabby, John ile motorlar hakkında atışmaya başlamıştı. Hazel ilk cümleden sonra dinlemeyi bıraktı. Motorların bakımı da umurunda değildi. O sadece biner ve giderdi. Onların bakımını yapma işi John'daydı. John bunu yapardı ya da yapmazdı. Onu denetleyen de patrondu. O yüzden bu işte bir kalitesizlik olursa bu durum onların problemiydi ve Hazel kendi problemi olmayan hiçbir şeyi zerre umursamazdı. Saçının örgüsünü açarak onları geriye doğru savurdu. Bir dakikalığına gözlerini kapattı ve rüzgar olduğunu hayal etti. Bu his kalbinin deli gibi çarpmasına sebep oluyordu. Hazel bütün yol boyunca kendi kendine kahkaha atıp durdu. Hayatını çok seviyordu be!

Koca memelinin mekana yaklaştıklarında patron onlara bir el hareketi çakmıştı. Herkes bunun ne anlama geldiğini biliyordu. Motorlarınızdan inme vaktiniz geldi piçler demekti bu. Hazel neşeyle bir sonraki aşamada ne yapacaklarına dair Vince'den gelecek emri beklemeye koyuldu. Gab ve James devriye gezen ekibi indirmek için önden gitmişlerdi. Hazel, Chris ile birlikte Vince'i beklerken James telsizden öfkeli bir ses tonuyla kaşının çizildiği hakkında söylenmişti. Hazel maskesinin arkasından kıs kıs gülmeye başladı. John'un tepkisinden sonra sarkastik bir şekilde ona döndü. "Tanrı biziz Johnny." dedi eliyle kendini ve Chris'le Vince'i işaret ederek. "İstersen o telsizi bozarım ama bu biraz işini zorlaştırabilir." Sonra telsizi açıp James'e seslendi. "Ben sana pansuman yaparım minnoşum. Muck." Telsize doğru kocaman bir öpücük sesi çıkarttı. Vincent tüm bu olanları tepkisizce izledikten sonra kendisine dönüp güvenlik kamerasını hacklemesini istemişti. Hatta yapabilirse tüm güvenliği kapatmasını ya da diğer güvenlik kameralarına ulaşmasını istiyordu. Tüm binanın güvenlik sistemine sızmak gerçekten de çok kıyak olurdu. Hazel büyük bir neşeyle asker selamı verdi. "Hay hay kaptan!" Sonrasında kameraya sızmak için gücünü kullanmaya başladı. Güvenlik kamerasına sızıp elde edebileceği tüm bilgileri edinecekti. Yapabiliyorsa tüm güvenlik sistemini kapatacaktı veya yerlerini tespit edecekti. Bunu yapmadan hemen önce şu anlık boşta kalmış olan Chris'e şeytani bir gülümseme attı. "Sen de bana biraz masaj yapsana Chris. Kulunçlarım açılıyor daha iyi odaklanıyorum."

Hayır, kesinlikle sapık değildi.
Image
User avatar
Midnight Reaper
American Gods
American Gods
Posts: 15
Joined: 20 Jun 2024, 00:46

V’nin planıyla geceyi beklemiştik. Motorumun başına geçip onu ehli bir at gibi hafifçe sevdikten sonra binmiş, duruşumu ayarlamıştım. Motor sürmesini seviyordum. Tercih olarak yeniliğe uyumsuz olsa da biz de zaten uyumsuz olduğumuz için bunları tercih ediyorduk sanırım. Öyleyse bunu yadırgamıyordum. Çalışan motorlar bir bir savanada kükreyen aslanlar gibi varlığını belli ediyordu. Evet, ara sıra da olsa belgesel izlemeye başlamıştım.

Vincent önderliğinde yollarda aktığımız sırada diğerleri arasındaki konuşmayı dinliyorken bir yandan da neler olacağına dair geçmişte yaşadığım tekrar eden olayları gözümün önünden geçiriyordum. Uzunca yıllardır ciddi bir karmaşaya bulaşmadığım için benim buna yeniden ne kadar hazır olup olmadığımdan emin olamıyor gibiydim. Bu tam kendimi verememe durumuyla sessizliğimi koruyarak yolumda ilerliyordum. Tabi, Hazel rahat durmadığı için ellerini gidondan bırakıp çıldırmasıyla dikkatim dağılıyor ve yeniden içinde bulunduğumuz ritme veriyordum kendimi.

Karanlık sokaklarda ilerlerken motorların sesi de dinginleşmeye başlıyor, daha dikkatli ilerliyorduk. Sokaklar daralmaya başladıkça olacak olanlara bir adım daha yaklaşmış hissediyordum kendimi. Görsel karmaşalar arttıkça, başkalarına ait alana giriyor olduğumuzu anlıyordum. Yolun sonunda Ashley’in bulunduğunu düşündüğümüz depoya varmıştık artık. Vincent, bir el hareketiyle durduruyordu bizi. Gabrielle, John ve James harekete geçtikten sonra John ve James’in garip konuşmaları duyuluyor, Hazel’da tanrı biziz diyerek lafı yapıştırıyordu. Vincent’in Hazel’dan beklentisinin ardından Hazel daha iyi odaklanabilmesi için masaj istiyordu. Hemen yüzümü ekşitip gözlerimi kısıyordum isteğine karşı. Sitemkâr tonda “Mermiler için de beni canlı kalkan olarak kullanacağına eminim… Canımın yanmasından keyif de alırsın. Keşke başıma gelecekleri bilmeseydim” diye ayak sürüdükten sonra “Hadi aslanım başarabilirsin” diyerek iyi bir sarsıp “Şaka şaka” diye mırıldanıyor ve trapezlerinden hafifçe masaja başlıyordum. Daha kaliteli espri yapabilirdim sanırım. Ancak ses tonumun ani düşüşü, belki de bazı şeyleri değiştiremeyeceğimi kabullenemeyişimden dolayıydı, bilemiyordum.

Etrafıma bakınıp beklenmedik birilerine karşı dikkati bırakmayacaktım. Ayrıca, bugün burada yeterince kaynak bulabileceğim için gerek duymamış olsam da, belki de yeniden silahlanmam gerekeceğine yönelik bir deney olacaktı.
User avatar
GM - Veil
Admin
Admin
Posts: 57
Joined: 30 Oct 2023, 23:23

Synapse: Vincent’ın talimatını aldıktan sonra, güvenlik kamerasına sızmak için gücünü kullanıyorsun. Kameraya hızla erişim sağlıyorsun ve birkaç dakika içinde yalnızca önünüzdeki kamerayı devre dışı bırakmakla kalmıyor, aynı zamanda binanın diğer kameralarının yerlerini de tespit ediyorsun. Kameraların yerlerini öğrendiğinde, ekibe işaret vererek ilerlemenin güvenli olduğunu bildiriyorsun. Ancak tam o anda, garaj kapısının aniden açıldığını ve içeriden motorlu üç adamın hızla üzerinize doğru geldiğini fark ediyorsun. Hızla bir kenara sıçrayarak motorlu adamlardan kaçınıyorsun. Motorlu adamlar hızla yaklaşıp çarpışma pozisyonuna geçerken, dikkatle durumu değerlendirmen gerekiyor. Güvenli bir noktaya çekilip ekibin diğer üyelerine işaret veriyorsun. Motorlu adamları etkisiz hale getirmek için stratejik bir plan yapman lazım. İlk motorlu adam sana doğru gelirken, çevik hareketlerle adamı savuşturuyorsun. Bu sırada, adamın yüzündeki öfkeyi ve kararlılığı fark ediyorsun.

Motorlu adam, sana doğru hızla gelirken bağırıyor. "Bizi alt edebileceğini mi sanıyorsun, orospu kılıklı? Ashley bizi bu an için hazırladı!" Adamın tehditkar sözleri kulaklarında yankılanırken, diğer iki adamın da hızla yaklaştığını görüyorsun. İlk adamı etkisiz hale getirdikten sonra, diğer iki adamın üzerine odaklanıyorsun. Motorların gürültüsü ve adamların tehditkâr bağrışları arasında, hızla ve dikkatlice hareket etmen gerekiyor. İkinci motorlu adam, hızla yanına yaklaşıp saldırıya geçerken, çevikliğin sayesinde onu da savuşturuyorsun. Adamın yüzünde kısa bir şaşkınlık ifadesi beliriyor ve binanın yanında duran kutulardan birine çarpıp yere düşüyor. Diğer yandan, üçüncü motorlu adamın da sana yaklaştığını fark ediyorsun. Onun da hızla üzerine doğru geldiğini görüyorsun ve bir an önce onu da etkisiz hale getirmen gerektiğini biliyorsun. Bu sırada, üçüncü motorlu adam hızla sana doğru gelirken bağırıyor. "Ashley'nin gazabından kaçamayacaksınız! Hepinizi burada bitireceğiz!"

V: Hazel'ın güvenlik kameralarını devre dışı bırakmasını izlerken, garaj kapısının açıldığını ve motorlu adamların geldiğini fark ediyorsun. Tam bu sırada, bir ışık parlamasıyla aniden başka bir yere ışınlanıyorsun. Etrafındaki herkes şaşkınlık içinde kalırken, kendini bir anlık şaşkınlıktan sonra topluyorsun ve karşındaki figürü fark ediyorsun. Karşında, daha önce hiç görmediğin bir kadın var. Üzerinde siyah, deri bir kostüm ve göz alıcı aksesuarlar bulunuyor. Kadının seksi ve ciddi görünümü dikkatini çekiyor. Kadının soğuk ve tehditkar sesi kulaklarında yankılanıyor. "Ekibini geri çek, V. Yoksa hepsi yok olacak." Kadını dikkatle inceliyorsun, kim olduğunu ve ne istediğini anlamaya çalışıyorsun. Kadın, gözlerini sana dikmiş, kararlı bir şekilde bekliyor. "Ben, Ashley'nin koruyucusuyum. Ekibini geri çekmezsen, onları kaybedeceksin. Bu bir uyarı, Vincent. Daha fazla kan dökülmesini istemiyorsan, şimdi geri çekil." Bu ani durum karşısında, soğukkanlılığını koruyarak kadını dikkatle inceliyorsun. Kadının kararlılığı ve tehditi seni düşündürse de, geri adım atmamayı seçiyorsun.

Kadın, gözlerini senden ayırmadan beklemeye devam ediyor. Her an harekete geçebilecekmiş gibi duruyor. Bu gergin anlarda, ekibinin güvende olup olmadığını ve bu durumu nasıl aşabileceğini düşünüyorsun. Kadının sözleri ve duruşu seni bir karar vermeye zorluyor. İçinde bulunduğun bu zorlu durumda, ekibin güvenliğini ve planının başarısını sağlamak için en doğru hamleyi yapmalısın. Kadın, biraz daha yaklaşıp ciddi bir şekilde devam ediyor. "Ashley'in seni bu kadar zayıf bir anında yakalayacağını düşünmemiştim, V. Ama artık geri dönüş yok. Şimdi kararını ver. Ya ekibini kurtarırsın ya da onları kendi ellerinle ölüme gönderirsin." Kadının bu sözleri karşısında bir anlık tereddüt yaşıyorsun. Etrafını dikkatlice inceleyerek bir çıkış yolu arıyorsun. Telsizine bakıyorsun, çalışmıyor. Kadının gözlerine bakıyorsun, gözlerinin bembeyaz bir şekilde parlamaya başladığını görüyorsun. Ekibinin ne durumda olduğunu ve onlara nasıl yardım edebileceğini düşünüyorsun. Kadının gözlerindeki kararlılık seni düşündürüyor, ancak ekibini korumak için ne yapman gerektiğini bildiğini hissediyorsun. Kararını verirken, bu kadının ne kadar tehlikeli olabileceğini ve Ashley'in planlarının ne kadar derin olduğunu düşünerek hareket ediyorsun.

Midnight Reaper: Hazel'ın kameraları devre dışı bırakmasını izlerken, bir anda arkanızdan silah sesleri duyuyorsun. Hızla yere yatarak mermilerden kaçıyor ve etrafı gözlemliyorsun. Arkanda bir silahlı adamın olduğunu fark ediyorsun. Adam, otomatik bir tüfekle ateş ediyor. Hızla Hazel'ın yanından kaçıp bir duvarın arkasına saklanıyorsun. Bu pozisyonda hem Hazel'ı hem de silahlı adamı görebilecek bir konumdasın. Adamın bağırışları kulaklarında yankılanıyor. "Ananızı avradınızı sert sikerim!" Adamın bağırışları da bir garip.

Adam, dikkatle ateş etmeye devam ederken, stratejik bir plan yapman gerekiyor. Silahlı adamın pozisyonunu ve hareketlerini dikkatle hesaplıyorsun. Bu sırada, Hazel'ın da güvende olduğundan emin olmak için onu gözlemlemeye devam ediyorsun. Doğru anı bekleyerek silahlı adamı etkisiz hale getirmek için harekete geçiyorsun. Silahının menzilini ve adamın hareketlerini göz önünde bulundurarak, hassas ve etkili bir saldırı planlıyorsun. Silahlı adamın pozisyonunu analiz ederek, onun zayıf noktasını bulmaya çalışıyorsun. Bu sırada, dikkatini tamamen ona vererek, doğru anı bekliyorsun. Hazel hareket ederek adamı etkisiz hale getirdiğinde, derin bir nefes alıyorsun. Hazel'ın güvende olduğunu görmek seni rahatlatıyor. Ekip olarak bu engeli de aşmayı başarmış olmanın verdiği güvenle, bir sonraki adıma hazırlanıyorsun.

O sırada telsizini kontrol ediyorsun ve çalışmadığını fark ediyorsun. James, Gabrielle ve John'a ulaşamıyorsun. O anda V'nin de ortalarda olmadığını ve ondan da ses alamadığını fark ediyorsun. Şu an görüş hizanda sadece Hazel ve düşmanlarınız var.
User avatar
Synapse
American Gods
American Gods
Posts: 41
Joined: 25 May 2024, 01:52

"Amaaaan tırt, çocuk oyuncağıydı."

Hazel kameralara sızmakla kalmamış tüm güvenlik sistemini ele geçirmişti. İşte bu iş böyle yapılırdı yani, anlatabiliyor muyum? Tam o anda garaj kapısı açılmıştı ve motor üzerinde üç adam üzerlerine doğru gelmeye başlamıştı. Tam üstüne gelen motordan Hazel son anda yana atılarak kaçındı. Vay be, ne zamandır bu kadar akrobatik bir vücudu vardı? Bu hareketi oldukça seksiydi aslında. Kesin Chris ya da Vince aşık olmuşlardı izlerken. Ancak dönüp uyarmak için ekip üyelerine baktığında Vince'ın aralarında olmadığını fark etmişti. Nereye gitmişti ki şimdi koskoca adam? Küçülüp kaçabileceği bir yer de yoktu. Her neyse, bunu düşünecek zamanı da yoktu. Adam üzerine doğru geliyordu. Küfür bile etmişti gelirken. "Dikkatli bak, ben annen değilim." dedi oldukça alaycı bir tonda kahkaha atarak. Diğer iki motorlu da üzerine doğru geliyordu. Birincisini atlatmak için son ana kadar bekleyerek yine atletik bir şekilde kenara atlamış ve adamın kaza yapmasına sebep olmuştu. "Götüne girsin orospu çocuğu." dedi orta parmağını ona doğru gösterirken.

Aynı şekilde ikinci motorcuyu da kenara atlayarak alt etmişti. Ne kadar da aptaldılar. Bu gidişle güçlerini kullanmasına bile gerek kalmayacaktı. Ashley'in elinden gelen tek şey bu muydu gerçekten? Adam motorunu çarpıp yere düşmüştü. Hazel ona da orta parmağını çekti. Üçüncü motorlu da üzerine geliyordu. Kaçamayacaklarını, Ashley'in gazabının onların sonu olacağına dair bir şeyler zırvalamıştı. Ne kadar da komikti. Gerçekten bunun onları korkutacağını mı düşünmüştü? Cümleyi söylemeden önce zihninde ona oldukça havalı gelmiş olmalıydı. Hazel buna nasıl cevap vereceğini biliyordu. Önce özenle şortunun düğmelerini açtı. Sonra sıyırdı. Ardından arkasını döndü. Ona gelmekte olan motorcuya doğru şortunu külotuyla birlikte sıyırıp götünü ay gibi açtı. Yüzündeki alaycı gülümsemeyle de başını eğip bacaklarının arasından, tersten motorcunun gelişini izlemeye başladı. "Kaş göz çizsem Ashley'in gazabından korkunç olur muhahahaha." Adam gelmeye devam ederken götünü sağa sola sallamaya başladı. "Naaaaniiiiik naaaaaniiiiik. Motorcu abi beni yakalayamaz kiiiiii!" Kafasındaki plan oldukça basitti. Son anda yine kendini yana atarak adamın motorundan kaçacaktı. Diğer ikisine yaptığının aynısını yapacaktı yani. Sonra da götünü adamın yüzüne sürterek "Bon apetit" diyecekti. Evet bu çok havalı bir plandı.
Image
User avatar
V
American Gods
American Gods
Posts: 44
Joined: 24 May 2024, 23:53

Hazel'ın güvenlik kameralarını devre dışı bırakmasının ardından motorlu adamları görmemle birlikte gözlerimi o tarafa doğru çevirdim. Harekete geçmek isterdim, ancak bir ışık parıldaması beni alıkoyduğunda sakince gözlerimi kapattım. Böylesine bir parıltıya karşı içimde ufak bir şaşkınlık da yaşasam, kendimi hızlı bir şekilde toparlamış ve gözlerimi açtığımda hiç görmediğim bir kadını görmüştüm. Muhtemelen kaslarıma hayran olmuş kadınlardan birisi olabilirdi, lakin beni şimdi alıkoymuş olması hoş olmamıştı. Kadın tehditkar bir şekilde ekibimi geri çekmemi söylüyordu, ancak kimi tehdit ettiğinden haberdar olmamalıydı. Kendisini Ashley'nin koruyucusu olarak tanıtmış ve ekibimi geri çekmezsem onları kaybedeceğimi söylemişti. Daha fazla kan dökülmemesi uğruna, geri çekilmemi söylüyordu.

Kadın her an harekete geçebilecek gibi duruyordu, ekibimin ne tür bir duruma düştüğünü bilmiyordum. Kadının bu sözlerine karşı ani bir planı devreye sokmam gerektiğini biliyordum. Ashley'nin beni 'zayıf' anımda yakalayacağını düşünmediğini söylüyordu. Kadının sözleri karşısında anlık bir tereddüt içerisine düşsem de, sağ omzumu germeye başladım olduğum yerde. Telsizim çalışmıyordu, kadının gözleri ise bembeyaz parlamaya başlıyordu. Belli ki, ekibimden önce aramızda büyük bir mücadele dönecek gibiydi. Çalışmayan telsizimi sol elimden dışarıya doğru fırlattıktan sonra ileriye doğru bir adım attım.

"Ekibim sizin gibi basit insanlara ölecek seviyedeyse, üzgünüm, yeni adamlar bulmam daha iyi olur. Onlar zaten ekibimde olmayı hak etmemiştir."

Ağzımdan oldukça sakin bir şekilde çıkan cümlelerimin ardından, bacak kaslarıma gücümün yüzde yirmisini aktararak ileri doğru fırladım, gücümün yüzde otuzunu elime aktarıp yumruklarımla bu kadının haşatını çıkaracağım. Ardı ardına tüm yumruklarımı sıralamak ve kadını parçalamak istiyorum, bir an önce.
Image
Locked