İşler ve Diğer İşler

User avatar
Midnight Reaper
American Gods
American Gods
Posts: 15
Joined: 20 Jun 2024, 00:46

Adam gelmiş bana katil misin, olacak mısın diye soruyordu. Yaptığım şeyin can almak olduğunu biliyordum ama rastgele seri katil değildim. “Sana her şeyi anlatmak zorunda değilim” dedim sert tonda. Gerçi Hazel denen kız birçok şeyi saniyeler içinde öğrenmişti bile. Ona dönüp “Başkalarının içindekini öğrenmek ne kadar ayıp, değil mi Hazel. Ya şu adamla ilgili ayıp şeyler düşünüyor olsaydım” diye geçirmiştim. Niyetimin bu şekilde onunla konuşup konuşamadığımı test etmek olduğunu da bilebileceği ihtimalini veriyordum. Ona dönüp “Bozuk çarsın. Beni duyup duymadığını hissedemiyorum bile” demiştim. Ardından daha dik bir duruş sergileyip ciddiyetimi arttırıyor ve “Her neyse, nasılsa gerekli olan şeyleri öğrendiniz” dedikten sonra “Anlatacak pek bir şeyim yok. Yaşadığım garip kaotik dünyanın dışına çıkmak istiyorum. Sıradan bir insan gibi yaşamanın benim için mümkün olmadığını biliyorum ama en azından vahşi hayvanlar gibi avlanmaktan, en kötüleri tek tek seçip elemekten bıktım. Arka sokakların artık yaratıklarını toplamak yerine hem hayatımı yaşayıp hem de gereken besini bir yerlerden bulabilirim diye düşünüyorum” demiştim. Birkaç saniye ara verip yaşananları kabullendikten sonra daha rahat bir duruşa geçip “Yanındaki herhangi birini öldürmek isteseydim, buraya gelmeden önce çok daha fazlasını öldürmüş, buraya uğrama gereği duymamış olurdum. Ha birisi beni öldürmeye kalkarsa ruhu cehenneme bile gidemez, orası ayrı” diyordum. “Yapabileceklerimi duymak seni cezbettiyse ancak Hazel’ın yeteneğimle ilgili söylediğine inanmıyorsan kendin bilirsin, ben ruhları ziyan etmem” dedikten sonra “Evet, şimdi kedi mi olmam gerekiyor? Nasıl bir kedi bu anlamadım” diyordum.
User avatar
V
American Gods
American Gods
Posts: 44
Joined: 24 May 2024, 23:53

Çocuğun bana her şeyi anlatmak zorunda olmadığını söylemesinin ardından, sakin bir şekilde temizlediğim tabağı lavabodan çıkarıp kurulmaya başlamıştım. Bir cevap verme gereksinimi duymuyordum henüz, iş arıyorsa iş verebilirdim ancak American Gods'a katılma konusunda henüz emin değildim. Daha bu soruya bile cevap vermeyen birisine anında çeteye katıl teklifi veremezdim. Tabağı iyice kuruladıktan sonra birkaç kelime daha çıktığı elemanın ağzından. Bu sırada tepemdeki ışığa doğru tabağımı kaldırdım, mükemmel bir şekilde sildiğim tabağın parlayışı yüzümde saniyelik bir tebessüm oluşturdu, sonrasında tabi bir anda silindi gitti. Arkamı dönüp tabakların yanına doğru yerleştirdim özenle. Bu işi eskisinden çok daha iyi yapmaya başladığımı hissediyordum. King's Palace çetesindeyken bu kadar iyi temizlik yapamıyordum.

Eleman gerekli olan her şeyi öğrendiğimizi söylüyordu. Daha doğrusu Hazel çocuğa ait tüm bilgileri gasp etmişti. Yaşadığı kaotik dünyanın dışına çıkmak isteyen biri olduğunu söylüyordu. Sıradan bir insan gibi yaşayamasa da vahşi hayvanlar gibi avlanmak, en kötüleri tek tek seçmek veya artık yaratıkları toplamak istemediğini söylüyordu. Hem hayatını yaşamak istiyor hem de kendisine gereken besini bir yerlerden bulabileceğini söylüyordu. Bu besin dediği şey ruh olmalıydı muhtemelen. Nasıl birine denk geldiğimizi hala anlayamasam da sakince dinlemeye devam ettim. Yanımdaki herhangi birini öldürmek isteseydi buraya gelmeden önce çok daha fazlasını öldürmüş olacağını, buraya uğrama gereği duymayacağını söylüyordu. Mantıklı bir argüman olabilirdi, ama ona bizden birini öldürmeye gelip gelmediğini sormamıştım. Bir gün bunun için iyi bir neden bulup bulmayacağını sormuştum.

Birisinin kendisini öldürmeye çalışırsa ruhunun cehenneme bile gidemeyeceğini söylüyordu. Yapabilecekleri beni cezbetmiş miydi? Emin değilim. Ancak söylediklerine inanıyor muydum? Evet. İnanmamam için bir sebep yoktu, yaşadığımız dünyada böyle şeyleri görmek garip gelmiyordu. En son, sanırsam alaycı bir tavırla işi kedi meselesine getirdikten sonra kollarımı göğsümde kavuşturdum. "Sadakat." Dedim. "Tek aradığım şey bu, yetenekler sonraki mesele." Çocuğun gözlerinin içine baktım. "Hazel seni ifşaladığına göre, bunun karşılığını vereceğim. Bu barda çalıştığımız gibi, American Gods adlı bir çetenin üyesiyiz. Kurucusu olduğum ve sağ kolu olduğu bir çete. Amaçlarımız var, hayallerimiz var, daha büyük hayaller ve daha büyük amaçlar olacak. Sana aradığın iyi sebebi sunabilirim, aynı zamanda iyi bir hayat yaşama şansı da sunabilirim." Dedikten sonra kaşlarım hafifçe çatıldı.

"Ben yanımdaki insanlara güvenmek isterim. Onları bir teste tabi tutmam. Sadece güvenirim. Sana güvenebilir miyim?" Dedim. Henüz soruma cevap vermeden tekrardan söze girdim. "Bu sorunun cevabını iyice düşün. Benim güvenimi kaybetmenin sonuçları, tahmin edeceğinden çok daha ağır olur." Herhangi bir şekilde çocuğu tehdit etmemiştim. Olacak şeylerin uyarısını yaptıktan sonra Hazel'a döndüm. "Ne düşünüyorsun?" Dedikten hemen sonra elemana geri döndüm. "Bu arada, ismin neydi?" Sanırım bu soru en baştan soruluyordu ve Hazel'da ben de unutmuştuk. Gerçi o beyninin içinde ismini bir şekilde öğrenmiştir, ancak ben nasıl unuttum ki...
Image
User avatar
Synapse
American Gods
American Gods
Posts: 41
Joined: 25 May 2024, 01:52

Çocuk şaşkınlıktan küçük dilini yutmuş hale gelmişti. Bu yüz ifadesine bayılıyordu. Ne olduğunu anlamadıkları o ana. Sinsi sinsi sırıtırken dudaklarını yalandan büzüştürdü. "Kedicik zihnine girilmesinden hoşlanmadı galiba." Çocuğa dil çıkardıktan sonra dönüp bakışlarını patrona çevirdi. Her zamanki soğukkanlılığı ile ona neden güveneceklerini sorguluyordu. Bir katilse onları öldürmek için de bir sebep bulamaz mıydı? Hazel cevabı biliyordu ama hiç araya girmeden çocuğa döndü. Her şeyi önden öğrenip spoiler yemek bazen hiç eğlenceli olmuyordu. Birilerinin ona yalan sıkmasını özlemişti resmen. Kendini oturduğu yerde geriye verip bacak bacak üstüne attı. Vincent emir vermişti, her şeyi anlatacaktı. Çocuk bu duruma oldukça alınmış gibiydi ancak yine de dönüp bardan dışarı gitmemişti. Bunu bir anlığına düşünmüş olabilirdi gerçi, Hazel istese bu bilgiye de erişirdi. Her şeyi anlatmak zorunda olmadığını söylediğinde Hazel yine kocaman bir kahkaha patlattı. Cesur çocuktu. Onu sevmişti.

Çocuk ona dönüp yaptığının ayıp olduğunu, uygunsuz şeyler düşünüyor olabileceğini söylediğinde pişmiş kelle gibi sırıttı. "Keşke düşünüyor olsaydın, çok heyecan verici olurdu." diye aradan mırıldandı ne ima ettiği oldukça şüpheli bir tonda. Sonrasında çocuk onun "bozuk çar" olduğunu söylemişti. Oyun da mı oynuyordu yoksa? İşte bu her şeyi daha eğlenceli hale getirirdi. Hazel'ın hayatında bir tek bir oyun arkadaşı eksikti. Çocuğun kuyruğunu dikeltmesinden hoşlanmıştı. Hiç tanımadığı iki insanın yanında yemek yiyordu ve zihnindekiler ifşa edilmişti. Ona rağmen gram korku yoktu içinde. Eyvallahı da yoktu kimseye. Vincent ise ona kendi mekanında artistlik taslanmasından hoşlanmayacaktı, bunu hissedebiliyordu. İkisinin atışmasını izlemek çok zevkli olacaktı. Çocuk seri katil olmadığını, bunu aç kalmamak için yaptığını açıklamıştı. Hazel'ın söylemediği boşlukları dolduruyordu. Kötüleri seçtiğini, ruhlarını emdiğini, hayvan gibi yaşamaktan bıktığını anlatmıştı. Hazel hepsini onun zihninde gördüğü için pek fazla dikkatini vermiyordu konuşulanlara. Muhabbet çok uzayınca dikkati dağılırdı. Hatta şu anda dikkati saçının uçlarındaki kırıklara kaymıştı. Kuaföre gitme zamanı gelmişti.

Çocuk en son kedi olma lafını açtığında Hazel gülmekten boğulmamak için kendini zor tuttu. "Hahaha hala kedimiz mi olmak istiyorsun? Patron ben bu çocuğu çok sevdim! Lütfen kedimiz olsun lütfen lütfen!" Vincent kollarını göğsünde birleştirmiş, her zamanki ciddi halinden bir tık daha ciddi bir hal almıştı. Sadakat beklediğini söylemişti. American Gods çetesinden, hayalleri olduğundan, ona aradığı hayatı sunabileceğinden ancak güvenmesi gerektiğinden bahsetmişti. Hazel onları dinlerken farkında olmadan öne doğru eğilmiş, elini de çenesine götürmüştü. Vincent'ı konuşurken dinlemekten keyif alıyordu. Kelimelerini çok iyi seçiyor, az ve öz konuşuyordu. Bazen onun da zihnine girmek ve gerçekten ne düşündüğünü öğrenmek istiyordu ama ona bu saygısızlığı zorunda kalmadıkça asla yapmayacaktı. Kendisine dönüp ne düşündüğünü sormuştu. "Ben onu sevdim, bence bize uyum sağlar. Yeteneği sayesinde çok eğlenebiliriz. Bizi öldürmek gibi bir niyeti de yok, olsa görürdüm. Benim ruhumun rengi onu cezbediyor olabilir gerçi." Heyecandan parıldayan gözlerini yeni çocuğa çevirdi. "Hmm? Cezbediyor mu? İster miydin tadına bakmak? Açlığını çok uzun süre yatıştırırdı." Sesinde sanki onu kışkırtmak istiyormuş gibi bir tatlı bir tını vardı. Elbette tek istediği şey onunla uğraşmak ve kaos çıkartmaktı. Saçlarını geriye doğru atarak kahkaha attı. "Memnun olduk o zaman Chris, ben de Hazel bu arada. Aaa pardon, daha ismini söylememiştin. Tüh o bilgiyi bize sunma zevkini de çaldım senden, yazık oldu." dedi alaycı bir şekilde göz kırparak.
Image
User avatar
Midnight Reaper
American Gods
American Gods
Posts: 15
Joined: 20 Jun 2024, 00:46

Eveet, Hazel cidden zihnime girip bir de düşüncemi anlık olarak okuyabiliyormuş gerçekten. Karşı koymak için yöntemler denerken delirmemek için şimdilik olayı kabullensem yetiyor gibi görünüyordu. Pek utanma duygum olmadığı için idare edebileceğime emindim. Kedi işini almakla ilgili soruma karşı Hazel bir anda kahkaha patlatmış ardından beni gerçekten de kedi olarak almak ister gibi patronuna istekte bulunuyordu. O kedi gerçek kediymiş demek. Aman ne güzel… Yarım saattir alay konusuymuşum haberim yokmuş. İstemsizce diş çıkardım sokak köpeği gibi. Ancak patronunun söze girmesiyle şimdilik odağımdan çıkmıştı. Patron dediği kişinin kendine has aurası, ruhunun rengiyle pek alakalı görünmüyordu. Nasıl bir sır taşıdığıyla ilgili tahminim olmasa da sıradan biri olmadığını bakarak anlayabiliyordum her ne kadar Hazel yeteneğim olmasa da. Sadakat ve güven istiyordu demek. Bana güvenip güvenemeyeceğini sormuştu. Ardından bunu kaybetmenin sonucunun ağır olacağını söylemişti. “Sen kimsin ki senin güvenini ciddiye alayım. Bunu söyleyenler mafya liderleri oluyordu yer altında” diye içimden tartışsam da bu şekilde bir yere varamayacağımı bildiğimden daha makul düşüncelere kendimi zorluyordum. “Sıradan olmak zormuş” diye içimden söylenirken vücudundan bir sis bulutu gibi dalgalanan gri rengin siyah veya beyaz olmamasının üstüne kendi aurasının olması acele karar vermemem gerektiğini söylüyordu bana. Bana güven veya güvenme dememin şu an ne kadar mantığı olduğunu bilemesem de laf olsun diye ‘bana güven’ demek de istemiyordum.

American Gods çetesinin hayallerine dahil olmak bana yeni bir yol kazandırabilirdi. Başkalarının yolunda gitmek ne derece eğlenceli olabilir bilemiyordum ancak bir şans versem ne kaybederdim ki? Dönüp gidecek olsam kendimi yine çöplükte bulacaktım ne de olsa. Bana aradığım sebebi ve iyi yaşama şansını sunabileceğini söylemesinde garip gelen şey ona büyük bir oranda inanıyor olmamdı. Birisi zihin okuyor, diğeri de kandırıyor muydu, nasıl bir yerdeydim bilemiyordum ancak bu adam öyle dolambaçlı işler çevirmeye ihtiyaç duyacak bir tipe de benzemiyordu. Ne de olsa ayı gibi bir şey.

Onun sözlerinin ardından Hazel, yine varımı yoğumu ortaya saçmaya başlamıştı. Ardından ruhunun beni cezbedip etmediğini sormuştu. Gözlerimi kısıp yüzümü buruşturmuştum ona cevaben. Ardından attığı kahkahayla bu ifademden vazgeçip sözlerini dinlemiştim. Evet, adımı da duyurduğuna göre ismi duyulmayan tek kişi patron denen adam oluyordu. “Evet, Hazel bana epey yardımcı oldu. Yaptığın güven konuşmalarını en son on iki yaşımda falan konuşuyordum bazı olayları saymazsam. Demek ki istediğim yolda şimdiden yürümeye başladım. İnsanlara hala güvenmediğimi söylersem alınmazsınız herhalde. Zaten Hazel'ın kendisi buna bir sebep, kendin gördün. Ancak senin varlığını görüyorum ve büyük oranda inanıyorum. Hem kim sabahın bu vaktinde meyveli tost yapan patronu olmasını istemez ki. Yani benim adım Chris, sözünde durduğun sürece ben de üzerime düşeni yapacağım” diyordum.
User avatar
V
American Gods
American Gods
Posts: 44
Joined: 24 May 2024, 23:53

Benden önce söze giren Hazel'ın suratına baktım ifadesiz bir şekilde. Kedimiz olması konusunda diretmesini sessiz bir şekilde karşılamış ve ardından cümlelerimi kurmuştum teker teker. Benim için önemli olan her şeyi birbirini ardına sıralamıştım, sonrasında ise Hazel tekrardan söze girmişti. Onu sevdiğini ve bize uyum sağlayacağını söylüyordu. Yeteneği sayesinde çok eğlenebileceğimizi söylemiş, bizi öldürmek gibi bir niyeti olmadığını da eklemişti. Kendi ruhunun renginin onu cezbediyor olabileceğini söyledikten sonra kışkırtmaya çalışmıştı. Henüz tanımadığımız birini kışkırtmak ne kadar mantıklıydı bilmiyorum, gerçi onu tanımayan bir ben vardım herhalde. Hazel onun beynine girerek çoğu şeyi öğrenmiş olabilirdi.

Hazel konuşmasının son kısımlarında çocuktan önce hareketlenip isminin Chris olduğunu söylemişti. Chris bunca konuşmanın sonrasında, insanlara hala güvenmediğini söylese alınmayacağımızı umduğunu söylüyordu. Hazel'ın kendisinin de buna sebep olduğunu söylüyordu. Chris'in konuşmalarından birine ilk kez tebessüm etmiştim, birkaç saniye sonra da bu tebessüm silinmişti. Chris'in konuşması bittikten sonra sağ işaret parmağımı kaldırıp bir saniyesini ya da bir dakikasını ister gibi yapmış ve sonra arka tarafa gitmiştim. Elime iki adet faraş, iki adet vileda almış, diğer elime de vileda kutularını geçirmiştim. Faraşları ve viledaları hafif sertlikte yere vurarak önlerinde dikkatimi çekmiş ve Chris'e bakarak konuşmaya başlamıştım.

"İnsanlar güvendiklerini korur. Güvensizlik konusunda aynı fikri paylaştığınız için, Hazel buna sebep oldu. Benim Hazel'a olan güvenim sonsuzdur ve bunu keşfedecek çok zamanın olacak." Dedikten sonra Hazel'a döndüm. "Sadakat iki taraflıdır. Bu yüzden onun beynine girmeni bırakmanı istiyorum. En azından şimdilik." Dedikten sonra bir kez daha döndüm Chris'e. "Bize olan güvenini kazanana kadar Wild Panda'nın bir garsonusun, ancak çetenin bir üyesi değilsin. Çete konusunu daha sonra konuşacağız." Yüzüm ciddileştikten sonra ikisine de birkaç kez daha göz gezdirdim ve vileda ile faraşları ellerine tutuşturdum.

"Şimdi kalkın beraber yerleri temizleyin ve güzelce paspaslayın. Ben bugün oturacağım, daha doğrusu yarım oturacağım." Dedikten sonra Hazel'a doğru baktım kısık gözlerle. "Bugün izinliyim çünkü birisi beni götümden vurdu. Silahla." İkisinin de cevabını beklemeden bar tezgahının içine doğru yönlendim. Bugün gerçekten yarım bir şekilde oturacak ve sadece dinleneceğim. Ne de olsa, götümü dinlendirmem gerekir, değil mi?
Image
User avatar
Synapse
American Gods
American Gods
Posts: 41
Joined: 25 May 2024, 01:52

Hazel'ın kışkırtması işe yaramamış olacaktı ki Chris yüzünü buruşturmuştu. Hazel buna sadece sırıtarak karşılık verdi. Kendisi yüzünden güven problemleri yaşamaya devam ettiğini ancak onlara inandığını, sabahları meyveli tost hazırlayan bir patrona hayır diyemeyeceğini belirtmişti. Hazel heyecanla ellerini çırptı. "Evvet! Biz var ya seninle çok iyi anlaşacağız, gör bak." Gerçekten de böyle düşünüyordu. Şu an için Chris ondan irrite olmuş olsa da Hazel'ın ona hızla kanı kaynamıştı. Çok yakında iki birader gibi olacaklardı. Vincent bir dakikalarını ister gibi ayağa kalkmış, depoya gitmiş, elinde faraşlar ve viledalarla geri dönmüştü. Hazel'a olan güveninin sonsuz olduğunu, ikisi arasında sadakat ve güven bağı kurulması için de birlikte barı temizleyeceklerini söylemişti. Ayrıca çocuğun zihnini de rahat bırakmasını istiyordu. "Ama patroooaaaannnn" diye mızırdandı Hazel. Temizlik yapmaktan nefret ederdi çünkü o bir piremsesti. Piremsesler temizlik yapmazdı. Makyajları veya tırnakları bozulmazdı onların. Somurtkan bir ifadeyle eline tutuşturulan faraşa baktı.

Chris henüz çeteye dahil olamamıştı ama şimdilik Wild Panda'da bir çalışan olacaktı. Muhtemelen çete olaylarına bulaşması da çok sürmezdi. Vincent bugün izinli olacağını çünkü birisinin onu götünden silahla vurduğunu belirtince Hazel gözünden yaşlar gelene kadar gülmeye başladı. Ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı. "Tamam tamam. Özür olarak bugün tam kapasite hizmetinizdeyim V hazretleri!" Tiyatral bir şekilde önünde eğildikten sonra Chris'in omzuna kolunu attı. "Hadi gel yeni en sevdiğim arkadaşım, biraz temizlik yapalım. Sana ilk görevimizde patronu nasıl götünden vurduğumu anlatayım. Şarkı da açalım. Slipknot seversin bence." Cep telefonundan Psychosocial şarkısını açıp faraşı da elektrogitar yapmıştı. Bu temizlik epey zaman alacak gibi görünüyordu.


Image
Post Reply